Bak güzel kardeşim (teşbihte hata olmaz),
Şimdi sen dün akşam tamda iftar vaktinde ödediğimiz her
vergiden yüklüce pay alan ama artık helal etmediğimiz devlet televizyonunda çıkıp
da hamile kadınların hamileliklerini evlerinde yaşamaları gerektiğini, 6 aylık
falan hamile olunca ancak beylerinin arabalarıyla bi nefes almaya
çıkabileceklerini, onları sokakta olmasının terbiyesizlik olduğunu ve de herşeyden evvel estetik olmadığını söyledin ya ? İşte sana iki
çift lafım var otur da bir dinle hele...
Şimdi bak en başta anlaşalım, biz de insanız.. Anne-baba olmadan evvel de insandık,
halen de öyleyiz.. Kendimize göre doğrularımız, yanlışlarımız,inançlarımız,
değer yargılarımız var.. E sonuçta ağaç kavuğundan çıkmadık, hepimizin anası
babası, bir ailesi var.. Gelenek, görenek, örf, adet dediğimiz kurallar
topluluğu her ailede her yörede şekil değiştirse bile tüm topluluklarda bir kural
koyucudur yazılı olmasa da... bunun farkındayız...
Ancak şu da bir realitedir ki her toplumun
alışkanlıkları belirli zaman aralıklarında akıl ve sağ duğu sahibi bireyler
tarafından ölçülüp tartılarak, görüp öğrenerek değişime uğrarlar... Ve bu
normaldir.. Misal benim kayın validem babasının yanında bebeğini kucağına bile
alamazmış, ayıpmış çünkü.. Ama ben kendi öz babamın yanında çocuklarımı
emziriyordum.. Bundan da bir gün bile utanmadım, çünkü bana göre anne olan bir
kadın için memeleri sadece ve sadece bebeğini besleme araçlarıdır.. Şükür ki
Rahmetli babam da benim gibi düşünürdü ve bir gün bile şu ayıp, bu günah aman
zinhar yapma etme demedi bana..
Bak şimdi, biz şöyle yaşıyoruz , uzaydan gelmedik sonuç
itibariyle.. Senin büyüdüğün, “eğitim aldığın” ortamlardan uzakta (çok
şükür) genellikle akranına aşık olan,
flört eden, evlenen, sevişerek genelde bile isteye çocuk yapan, daha bebeği
karnında bir mercimek kadarken bile onu seven, okşayan, gebe olmakla gurur duyan,
zevk alan, çocuğuyla ilgili her şeyi seven insanlar topluluğuyuz biz.. Artık ötekileştirip
çapulcu mu dersin, dinsiz-imansız mı dersin, arsız-ahlaksız mı dersin bilemem,
o senin sorunun vallahi..
Ama biz gebe kaldığımızda bunun bir lütuf ve bir mucize
olduğunu düşünüyor ve bu coşku ile evladımıza kavuşacağımız zamanı zevkle bekliyoruz..
Gebe kalmak için yaşanması gerekli şartları ise tu kaka, ayıp, günah diye
değerlendirmiyor ve herbirimiz kendi mahremiyet sınırlarımız içersinde
yaşıyoruz bunu.. Gebe kaldıktan sonra da hiçbirimiz “aa bak ben o işi yaptım da
gebe kaldım şimdi de göbeğimi gere gere dolaşıyorum ortalıklarda” gibisinden
bir tavrımız/hareketimiz hiç olmuyor..
Misal ben her iki gebeliğimde de doğuma
2 hafta kalana kadar çalışmak durumundaydım.. Bu sebeple ilk doğumumda Göztepe’den
Gebze’ye servisle, ikincisinde ise Göztepe’den Mecidiyeköy’e hem de metrobüs
denen akıllara ziyan toplu taşıma aracıyla gidip geldim.. Zor olmadı mı tabi ki
oldu.. Ama buna mecbur hissettim kendimi.. Doğacak çocuğuma sağlayacağım daha
iyi fırsatlara sahip olmak için yaptım bunu.. Asla da pişman olmadım..
Ayrıca programdaki beden dilinizin, konuşma tarzınızın,
paçalarınızdan akan kibirin bir tasavvufçuya hiç ama hiç yakışmadığını,
yüzünüzden nefret okunurken ağzınızdan çıkanların kadın düşmanı kelimelerin
dinleyende bir iğrenme duygusu yarattığını da özellikle belirtmek isterim.
Karşınızdaki pişmiş kelle misali her dediğinize “Allah razı olsun “ diye sırıta
sırıta onay veren salak sunucunun komik halleri bile kurtaramadı programı
söylemesi benden..
Ama ben derdinizi anladım aslında.. Bakın kulak verin bana,
bir insan ve bir anne ve bir kadın olarak bence çok önemli bir tespitim var
hakkınızda : Sizin gibi düşünen insanların kadını sadece ama sadece bir cinsel
haz objesi gibi görmesi sebebiyle hamile
bir kadının güzelliğini farkedememenizdir sorun bence.. Kadın dediğin sizin
lugatınızda eksik etek, oy hakkı/miras hakkı/kendini ifade etme hakkı ve
özgürlüğü olmayan, daha el kadar çocukken oyuncak bebeklerinde koparılıp kadın
yapılmış, üst üste istese de istemese de gebelikler yaşamış, ağzına vur
lokmasını al, gece de koynuna gir şeklinde yaşanan bir kaşık düşmanıdır
gördüğümüz kadarıyla.. Gebe kaldığında da ayak altında dolaşması hoş
karşılanmaz elbette.. Kırsın dizlerini evinde çocuklar doğursun, onları
büyütsün, gerisi hikaye değil mi ?
Ayrıca “yaradandan ötürü yaradılanı severiz” diyen siz değil miydiniz ? Şimdi gözünüze hoş
görünmeyen insanların toplum içine çıkmasının terbiyesizlikten de öte estetik
olarak kötü olduğunu mu söylüyorsunuz ? Peki o zaman kilolu insanlar da
çıkmasınlar sokağa, hasta olanlar, down sendromlu olduklarını yüzlerine bakınca
anladığımız çocuklar, engelli vatandaşlar, vücudu estetik anlayışınızı tatmin
etmeyen kimse dolaşmasın sokaklarda öyle mi ? Bu nasıl bir bağnazlık ve
nefrettir insana karşı anlamak mümkün değil...
Ha bir de siz insanların her seferinde bile isteye, seve
seve mi gebe kaldıklarını sanıyorsunuz... Bu ülkede 14 yaşındaki beyinsel
engeli kız çocuklarına tecavüzler de yaşanıyor, aile içi şiddetle karısına
tecavüz eden hayvan kocaların eşleri de gebe kalıyor.. Onlar için de bir formülünüz var mı ? Örneğin
tecavüz suçlularını serbest yargılanmak üzere salıveren, olabilecek en hafif
cezaları onlara layık gören mahkemeleri adam etmek gibi mesela ?
Bu yazıyı kaleme almadan önce sizin hakkınızda ufak bir
araştırma yaptım ve aslen avukat olduğunuzu, Karabüklü Cerrahi tarikatının
şeyhi olduğunuzu, tasavvuf ve Mesnevi tabanlı sohbetlerinizi, kitaplarınızı
öğrendim.
Ekşi sözlükte bile lehinize yazılmış onlarca post mevcut.. Ancak
bu tv programı nedeniyle de bir hayli yorum yapılmış hakkınızda.. Bugün yapılan
bir yoruma yer verirken, bu yazının amacıyla birebir örtüştüğünü hatırlatır, Allahın selameti üzerinize olsun,
uzak ara görüşelim hatta hiç görüşmeyelim derim..
“ön yargısız izlendiğinde
bile, irite edici açıklamaya imza atmış tasavvuf ehli. ilgili cümlede edep ya
hu demesi bile doğru değil. bu tarz ahlaki değerler bu topraklarda bin yıldır
böyle oldu mantığıyla açıklanamaz. toplumsal değerler 20-30 yıllık periyotlarla
kendine yeni dinamikler edinebilir, ahlaki değerler değişir bu yok olduğu
anlamına gelmez. bugün kadınlar ne regl olmaktan utanıyorlar, ne de hamile
olmaktan. bunun dünyanın en en normal şeyi olduğunun bilincindeyiz çünkü.
ayıp/günah olmadığı için utanılması veya saklanılması da gerekmiyor. toplumsal
ahlak ve kültür de bu yönde evrimleşiyor. bugün babalar kızlarına gidip
marketten orkit vs. alabiliyor. bundan çok değil 20 yıl öncesine kadar kendi
evladını aile içinde kucağına alıp sevmesinin ayıp görüldüğü babaya bugün kızı
boynuna sarılıp hamile olduğu müjdesini verebiliyor. evet artık bu utanç
meselesi değil müjde. bana kalırsa ahlak olumlu yönde, sevgiden yana
gelişiyorsa kendi tabularımızla önünde durmaya gerek yok. hele nefret bürünmüş
bir yüz ifadesiyle "edep ya hu" demek en basit ifadesiyle allah ın
kanunlarına onun adını kullanarak muhalefettir. ben bütün iyi niyetimle şahısta
kötü niyet görmedim, yalnızca bağnazlık gördüm. kişisel olduğu sürece
bağnazlığı kendine, fakat topluma yönelttiğinde bağnazlığını bence tehlikeli.
çünkü bilinir ki durumdan vazife çıkaracak zır cahil çok.”
Ayrıca hoca efendinin karşısında koltuk kaygısıyla ya da
belki düşüncelerini paylaştığı için pis pis sırıtıp “lafı da nasıl gediğine
koydunuz, hay Allah razı olsun sizden” gibisinden duran sunucu arkadaş, inanki
sen de en az savunulan fikir kadar mide
bulandırıcı görünüyorsun.
Ve devlet kurumu TRT, ne desem boş kaçacak. Sadece veciz bir
ata sözümüzü paylaşacağım size olan duygularımı ifade edebilmek için : Deveye
boynun neden eğri demişler, nerem doğru ki demiş...
Kendinize gelin ve bu ülkede müthiş cesur yürekli kadınların
yaşadığını unutmayın lütfen.. O kadar cesuruz ki bu şartlarda gebe kalıp çocuk
filan doğuruyoruz yani o kadar.. Ayağınızı denk alın...